25 Mayıs 2016 Çarşamba

Körerir mi cümleler yazmadıkça.

Uzun zaman geçti yazmayalı, körerdi mi acaba cümlelerim. Umarım yazmayı becerebilirim.

  Çok uzun zaman oldu buralara  uğramayalı. Çok şey değişti iki senede hayatımda, çok yanlışlar yaptım kimine göre doğru olan,  çok doğrular yaptım kimine göre yanlış olan, Amcamı kaybettim ki bu benim ilk aile içinden birisinin aramızdan ayrılışıydı ve ne kadar belli etmesem de canım çok yandı.Bu 2 sene içerisinde tekrardan büyüdüğümü fark ettim.

Hayat her geçen sene daha zor ve engebeli gelmeye başlıyormuş insana. Ne kadar zorlukla karşılaşırsan bir o kadar daha güçlü durmaya zorluyor hayat seni ve bu aslında güzel bir şey. Hayata karşı ne kadar dik durabilirsen o kadar başarılı olabilirsin ve ne kadar başarılı olursan o kadar mutlu edersin aileni, kendini ve çevreni.

  Baktığın zaman bu hayatta çoğu kez çevrendeki insanlar mutlu olsun, ailen mutlu olsun diye çabalarsın. Bende çoğu zaman öyle yaptım, hayatım boyunca sürekli ailem mutlu olsun , ailemin başını öne eğecek bir şey yapmamaya çalıştım. Bu 2 sene zarfında  daha çok kendimi düşünerek yaşamaya çalıştım, evet belki kendimi mutlu etmeyi başardım ama öte yandan ailemi hiç düşünmeden hareket  ettim ve onların canını yaktım. Belkide hayatımdaki en büyük hatalardan birisini yaptım, ama iyi ki o hatayı yapmışım. Eğer o hatayı yapmasaydım belkide ben o şekilde yaşamaya davranmaya devam edicektim ve bu ileride bana daha büyük sorunlar yaratabilirdi. Neyse ki kötü günler geride kaldığını düşünüyorum artık hayatımda yeni kararlar ve yeni planlarım var. Yine her zaman ki gibi hayallerim ve hedeflerim var. Elbet hepsinin zamanı gelicek ama artık emin adımlar atarak ilerlemenin vakti. Arman eniştem her zaman derdi "basamakları birer birer çıkıcaksın ki geldiğin yerin kıymetini bilesin." sanırım ne demek istediğini yavaş yavaş anlıyorum umarım çok geç olmamıştır.

30 Mart 2014 Pazar

UYAN ATAM SANA İHTİYACIMIZ VAR.

     Uzun zaman oldu ben yazı yazmayalı, uzun zaman oldu ben içimi buraya dökmeyeli. Fırsatım mı olmadı yoksa yazmak mı istemedi canım bilmiyorum.
    Bugun 30 Mart Ülkemin şeçim günü yine Recep Tayyip Erdoğan'ın  zafer günü kendine göre. 19 yaşındayım ve çocuğum daha ne gördümki siyaset yapıcam bende o kadar bilgi yok doğrusu. Ama bildiğim bi kaç bişey var etrafımdaki ailemden,arkadaşlarımdan duyduğum. Ben 19 yaşıdayım ve tek bişeyi doğru bildim kendime, onun izinden yürüdüm MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.
     13 senedir okul okuyorum, bana okulda hep önderimin hayatını yaptıklarını anlattılar. Andımız'la büyüdüm İstiklal Marşı'mızla gurulandım. Şimdi çıkmış bir tane dikdatör ben yaparım ben ederim kimse karışamaz diyor adamda haklı kimsenin gücü yetmiyor. Belkide şu ülkemize ATATÜRK'ten sonra gelen en zeki adam bunu kimse inkar etmemeli.Gelin görünki biz şimdiki gençlerimiz akıllandı o köydeki annelerimiz babalarımız gibi iki kömüre oy verecek nesil yetişmiyor dedikçe sapıttık. Adam'ın resimlerini profil resimleri yapar olduk, sesine kurban olurum dedik, duruşun yeter dedik, hatta götünün kılıyık bile dedik. Ah be arkadaşım bizler MUSTAFA KEMAL'in askerleriyiz silkelenin kendinize gelin.


                                 YALVARIRIM ATAM UYAN SANA İHTİYACIMIZ VAR.

27 Aralık 2013 Cuma

GÖKHAN ORUÇ

   Yine yazmak geldi içimden, yine bir yalnızlık oturdu içime.Düşündüm yanımda olan insanları ve bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az olduğunu  farkettim. Göken'im bu kişilerin en başında gelenlerden, bu yazıda onu anlatıcam ama biraz uzun olucak sanırsam. Ben Gökhan diyemediğim için adı Göken kaldı ismi. Bak kardeşim senin adamın söylüyor şarkıyı senin için.
  
    Göken'le tanışalı aslında iki buçuk yıl oluyor kısa bir zaman. Bu yıla kadar sadece yazları beraber olurduk ama bu sene benimde İzmit'te okumamın etkisi çok büyük. Onu gerçekten çok seviyorum ailemden birisi benim için. Ailemden saydığım insanlar çok nadirdir ve Gökenim bunların arasında. Gerçekten çok seviyorum onu,çok iyi anlaşıyoruz. Hiç ciddi ciddi tartışmadık.Hep tatlı bir atışma hep birbirimizi ezme çabası var aramızda. Onun yanındayken gülmemek elde değil, ikimiz olalım nerde kiminle hangi ortamda olduğumuzun önemi yok neşemiz aynı muhabbetlerimiz hep aynı oluyor. Aslında yaptığımız çok bir şey yok hatta düşününce her günümüz aynı. Göken okuldan gelir çarşıda yada kaptanda buluşuruz gezeriz  sonra ben okula o eve ama nedense her seferinde çok mutlu oluyorum. Şuana kadar yaptığımız en heyecan dolu olay Dominos'tan pizza yememiz anlatmasam olmaz.Kardeşim belki rezil olucaz ama olsun canımız sağolsun :)
  
  Göken'le bir gün  dominosun önünden geçiyorduk aslında açtık ikimizde ama dominos pahallı diye hiç bir zaman yememiştik ordan. Arasta parka geçip çiğköfte yicektik durduk tam önünde ayakkabımı bağlıyordum birden hadi gel pizza yiyelim dedim. Göken'de hayatında hiç dominostan pizza yememiş ilk deneyim olucaktıki bende ilk defa dominostan pizza yicektim. Girdik içeri siparışı verdik neyse oturduk yedik yine gülüyoruz eğleniyoruz,bizde bir enerji patlaması oldu. Açtık yemek yedik belkide ondandır bilmiyoruz ikimizde ama bi tuhaflık vardı neyse çıktık dominostan  3 dakika geçmeden başladı Göken yolun ortasında "dominostan pizza yedik lan !" diye bağırmaya başladı istemsizce bende bağırdım ama avazımızın çıktığı kadar bağırıyoruz. Sonra başladık koşmaya koşarken yine bağırıyoruz "dominostan pizza yedik biz yedik ikimiz " yoldan geçen arabalar bize, bakıyor yanımızdan geçen insanlar bize bakıyor onlara bile dönüp pizza yedik dominostan  diyip geçtık neden böyle bişey yaptık ikimizde bilmiyoruz ama unutamayacağım bir anı oldu benim için :))

  Aslında Göken'le çok anılarımız oldu hele bir keresinde Göken'le ramazan ayında iftardan sonra  marina kafede oturuyoruz o ara çok takılıyorduk orada. Bi  ara telefon elimde başımı öne eğdim bişeylerle uğraşıyorum,başımıza gül satan bir adam geldi duydum sesimi kafamı kaldırmadım  ama baktım abi  Göken'e  " Abi almazmısın bu güzelim hanımefendiye bir gül " dedi kafamı kaldırdım kime diyor diye adam yüzümü görmesiyle oradan uzaklaşması bir oldu sonra Gökenle göz göze geldik başladık kahkaha atmaya :))

  Göken'im özüm kardeşim herbişeyim seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun hiç anlatmama gerek yok hayallerimiz var ikimiz hiç bir zaman gerçekleştiremeyeciğimiz ama olsun hayalini kurmak bile güzel. Her zaman beraberiz. Şu kıyamadığım saçlarımı sadece senin için kestiririm bunu yapıcaz belkide çok yakında belkide sonra. Tşörtleri yaptırdığımız zaman saçlarımızı kestiricez 3 numaraya öyle gezicez bütün yaz.

NERDEN NEREYE BE KARDEŞİM :)

16 Aralık 2013 Pazartesi

ÇALIŞIYORUM VE BUNDAN GURUR DUYUYORUM

   Kirli pasaklı kimseleri gördüğümüz zaman çok kere kendi kendimize sorarız:" Acaba bunlar neden yaşıyorlar ? Yaşamakta ne buluyorlar ? " Fakat bunu düşünürken yalnız o adamların dışlarına bakarız; onlarında birer kafaları,bunun içinde isteseler de istemeseler de işlemeye mahkum birer dimağları bulunduğunu hiç hesaba katmayız.

 Kabul ediyorum ki; bende geçen seneye kadar bu şekilde yapardım, çoğu insanlar gibi üstü pasaklı birisi yanımdan geçse bile hiç bir zaman dikkatimi çekmezdi dönüp bakmazdım. Taki geçen sene yaz ayına kadar.
 Şuan üniversite okuyorum, haftanın 4 günü dersim oluyor ve geriye kalan cuma ve hafta sonumu çalışarak geçiriyorum. Çalıştığım yer yabancı bir yer değil belki ama çalışmak nasıl bir şey , para kazanmak nasıl bir şey bunu öğrenmem için yeterli oluyor. Kendi okul harçlığımı hafta sonu çalışarak karşılayabiliyorum. Ailemden istesem vermezler mi verirler tabikide, kendilerinden kısarlar bana verirler ondan yana bir şüphem yok ama, işte hayatın gerçek yüzünü para kazanmak nasıl bir duygu ben bunu anladım. Benim gibisi sokaklarda yüzlerce var kendimi övmüyorum.

  Çalıştığım her gün  kıyafetim perişan halde oluyor; kir, toz,alçı,boya ne ararsınız var yani. Yanından geçtiğim bir insanın dikkatini çekmiyorum, dikkatini çektiğimde bile ilk olarak kıyafetime bakıldığını farkettim ve bu gerçekten çok üzdü beni. Utandım mı asla.

 Ben hayatımda 2 şeyden utanmadım, hiç bir zaman da utanmam. Birincisi Ailem, ikincisi çalışmak. Ben üstüm başım pasaklı halde İzmit'in çarşısında gezdim, İstanbul'un merkezi yerlerinde gezdim, kendi mahallemde gezdim, belkide beni  İzmit'te en çok tanıyanın olduğu ve yaşıtlarımın çok olduğu  Yahya kaptanda bile gezdim. Hiç bir zaman ekmek kazandığım bir şeyden utanmadım utanmamda. Evet çalışıyorum üstüm başım toz içinde oluyor, saçım, gözüm berbat oluyor.Evet çalışıyorum kendi paramı kendim kazanıyorum aileme yük olmuyorum. İşte ben bu yüzden kendimle gurur duyuyorum, kendi paramı kendim kazandığım için ve aileme yük olmadığım için.

  Zoruma giden tek şey; beni çalışırken görenlerin göz ucuyla bile bakmazken, normal yaşantımda gördüklerinde yiyecek gibi bakmaları. İnsanları dış görünüşleriyle yargılamayalım..

9 Aralık 2013 Pazartesi

GİRESUN HAYATIM

Uzun zamandır yazmamıştım,belkide o yüzden bu kadar gerginimdir bilmiyorum.

 Giresun'da 2 sene geçirdim ve gerçekten herşeyin ne olduğunu o zaman anladım.En başta aile özlemini, anne kıymetini anladım.Ablam annemin yokluğunu hiç aratmadı diyebilirim, ikinci annemdi o benim.Çocukluğumdan beri benim üstümde emeği o kadar çok ki nasıl ödeyebilirim bilmiyorum.Eniştem var birde tabiki, yeri geldiğinde bir babam , yeri geldiğinde abim, yeri geldiğinde arkadaşım oldu derdimi dinledi öğüt verdi. O ikisinin yeri çok farklı benim için herkes bir yana onlar bir yana.Birde Kemal abi var eniştemin kardeşi, 2 sene aynı odayı paylaştık beraber altlı üstlü yattık. Abim gibidir oda, pes oynardık sürekli, oturur konuşurduk.Hiç bir zaman birşeyini esirgememiştir benden.Bilgisayarını kendi bilgisayarım gibi kullanırdım.

 Giresun'u sevmiştim çünkü küçük bir yerdi pek gezilecek yeride yoktu aslında, ama insanları gerçekten çok iyilerdi yada benim tanıdıklarım diyelim öyleydi. Hayatımdaki en sağlam dostlukları kurduğuma inanıyorum orada.Giresun Lisesinde iki sene okudum baya bir arkadaşım oldu, Ordu'luyum diye hiç bir zaman hiçbir şekilde beni dışlamadılar yada ne bileyim hor görmediler. Giresun'a gitmeden önce Giresun'lular Ordu'luları sevmez diyorlardı ama bana bu oraya gittiğim zaman yalan olduğunu gösterdi.

  Oğuz Söğünmez biz kendi aramızda inek derdik ama kimse neredeyse sebebini bilmiyordu.Hiç bir zaman kızmazdı inek diye hitap edilmesine. Saadettin Çolak biz kendi aramızda sado derdik. Bunlarla yeri geldi yan yana sarılarak uyuduk,yeri geldi beraber yemek yedik, beraber ağladık, beraber güldük beraber eğlendik. Hiç bir zaman aramızda paranın lafını yapmadık, hiç bir zaman aramızda bir küslük kızgınlık olmadı. Şimdi inek Ankara'da  sado Giresun'da ben ise Kocaelin'de mesafeler ayırdı bizi belkide ama inanıyorum sevgimiz hiç değişmedi.Tatillerde gittiğimde evde kalmıyordum neredeyse bi onlarda bi onlarda kalırdık. Tabi birde Abdulrakip Erol girdi son zamanlarda hayatıma. Aslında o inek'le çocukluk arkadaşıydılar. Başka arkadaşı yoktu inekten başka ama işte son zamanlara doğru bizde çok yakınlaşmaya başlıdık şimdi inek ve sado benim için neyse rakip'de öyledir. Benim Giresun'da en sevdiğim insanlar bunlar onlar,benim için öz kardeş gibidirler.

Giresun hayatım bu kardeşlerimle gelip geçti. Bazen lise hiç bitmesin istersiniz ya bir sebebi vardır ya herkes için, işte benimde sebebim bu dostluklar. Neyse ki birbirimizden hiç kopmadık,
 hala sorunlarımızı birbirimize anlatıyoruz her ne kadar eskisi gibi olamasakta yine beraberiz.

3 Aralık 2013 Salı

Ordu Hayatım

Ordu'yu seviyorum, çünkü benim memleketim ama yaşım 16 olunca gitmek zorunda kaldım. Aslında ben Ordu'nun Korgan ilçesinde doğdum ve 7. sınıfa kadar orada yaşadım. Belkide en çok zevk alarak yaşadığım yer diyebilirim Korgan için. Nüfusu az olduğundan herkes birbirini tanıyordu,sürekli bir yardımlaşma içerisindeydi herkes ve ben böyle bir ortamda büyüdüm. Benim gerçekten çocuk olarak gördüğüm dönemlerim orada geçti ve unutamayacağım anılarım çok oldu. Nereden başlayacağım bilmiyorum mesela 6. sınıfa giderken 4 arkadaş birlik olup boncuklu tabancalarımızı alırdık ve kendimize o zamanlar maskeli 4'ler ismini takmıştık bunun nedeni ise o zamanlar yeni çıkmış olan maskeli 5'ler filiminden almıştık. Çocukluk ya yaptığımız tek şey evin balkonlarındaki ampulleri patlatmaktı. Oradaki evimizin önü bayırdı ve kış aylarında kar çok yağardı belkide bütün Korgan'ın çocukları toplanırdık orada kızaklarla yarışlar yapardık, halı saha kurmayı bile düşünmüştük aslında ama elimizde sadece küçücük bir yeşillik 1 tane kale vardı hatta bir keresinde tek kale maç yaparken para almıştık başkalarından ne bileyim benim çocukluğuma dair o kadar anılarım var ki hiçbirini unutmak istemiyorum.




Bayramı Korgan'da yaşamak en güzelidir her yıl rutin olan şeyler aslında ama işte hiç önemini yitirmeyen şeyler benim için. Sabah bayram namazına gitmek için erkenden uyurdum uyandığımda babam kapıda abimle beni beklerdi annemde bizi yolcu ederdi ve gider namazımızı kılardık. Eve geldiğimizde kahvaltımız hazır oluyordu annem hazırlardı her ne kadar  bi kaç senedir genellikle yengem hazırlıyor artık kahvaltımızı ama yinede eve döndüğünde o saatte kahvaltı yapmak en güzel şey  fakat bunu daha tatlı kılan şey ise 1 aylık kahvaltı özlemi olsa gerek.Neyse ki kahvaltımızı yapardık ve hemen bayramlıklarımı giymeye giderdim,onlar giyilmeden kimsenin elini öpmezdim. Ailemle bayramlaşıp paraları cebe koyduktan sonra hiç bir bayram bir kere bile aksatmadığım amcamlara giderdim,oraya gittiğimde de kahvaltıda olurlardı genellikle ve oturur birer çay filan içer Şahan abimle beraber evden çıkardık. Oradan sonra bütün sülaleyi tek tek gezerek para toplardık ve topladığım paralarıda genellikle internet kafeye verirdim  ama işte bayram o zamanlar güzeldi.Şimdi büyüdük kocaman adam olduk tamam yine aynı rutin ve güzel şeyler yapılabiliyor ama o zaman daha farklı geliyordu bayram belkide para verdikleri içindir bilemiyorum. Neyseki öyle yada böyle orda 6. sınıfı bitirdim ve Fatsa'ya taşındık.




Fatsa'yı çok sevmiştim aslında çünkü küçükken bir kaç ayda bir kere giderdik ama nedense göze hep güzel gelirdi. Fatsa'da aslında anlatılacak pek birşeyim yok, çünkü orada bir çocukluk yaşamadım sadece ergenlik dönemim geçti diyebilirim ve benim en kötü dönemim diye adlandırdığım dönemim.Yaptığım hiç birşey yoktu sadece mahallemizin internet kafesinde arkadaşlarla oturup oyun oynamaktı hiç bir sosyal aktivitem yoktu. Belki haftada bir kaç kez okulun önünde top oynardık o kadar geri kalan bütün zamanım  internet kafede geçerdi ve ben bunları sonradan farkettim ki ömrümün belkide son çocukluk dönemlerimi saçma sapan bir internet oyunu için ziyan etmiştim. O oyun için sbs'ye gireceğim gece kalkıp o oyunu oynamıştım yani o kadar saçma sapan bir dönemdeydim ki Giresun'a gitme kararı almıştım.

İşte benim Ordu diiye adlandırdığım hayatım bu kadardan ibaret tabikide içerisinde unutamadığım özel şeyler olmuştur ama kabataslak hayatımın özeti budur.Ordu merkezine aslına bakarsanız çok gitmemişimdir sadece bir kaç kere gittim ama gerçekten belkide Karadenizde yaşanılacak en güzel yerlerden birisidir.


1 Aralık 2013 Pazar

Tugay'ın İzine Gelişi

Merhabalar her zaman şu giriş cümlelerinden nefret etmişimdir, çünkü hiç bir zaman güzel bir giriş yapamam.

Parası pulu olan her bekar erkeğin kendine bir yaşam arkadaşı seçmesinin kaçınılmaz olduğu, herkesçe benimsenen bir gerçektir.Bizde kimi zaman para olurdu kimi zaman para olmazdı ama her zaman mutluyduk. Herkesin kendine yakın hissettiği arkadaşları olur, bazen bunlar tek bir kişi olur bazen daha çok.

Ben belkide normal insanlara göre çok şehir değiştirdim yada ne bileyim çevre değiştirdim ve her gittiğim yerde normal olarak arkadaşlarım oldu ama diğerlerine göre  her zaman  bir adım önde olan arkadaşlarımda oldu. Giresun'da Sadettin ve Oğuz çok iyi anlaşırdık, ben onlara arkadaşım demeye bile bazen çekiniyordum, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Kocaeli'nde ise Gökhan ve Tugay var, Gökhan'la Tugay'dan önce tanıştık belkide ama ne bileyim ikisininde değeri aynı benim gözümde arkadaş demeye çekindiğim sayılı insanlardan.

Tugay askere gideli 26 gün olmuştu sanırsam ve daha geçen cuma günü geldi Kocaeli'ne.Bizim için o kadar kısa geçtiki zaman sanki daha dün kapısının önünde dua okuduk, köprüde yol kesip meşaleler yaktık, otogarda avazımızın çıktığı kadar "EN BÜYÜK ASKER BİZİM ASKER" diyerek bağırdık. Şuan hala acemi birliğinde Çanakkale'de en rahat yerlerden birisinde çok şanslı.Askere gittiği ilk zamanlarda gerçekten insan alışamıyordu, uyanır uyanmaz telefonumdan mesaj atardım "bro bugün ne yapıyoruz" derdim ve bu gerçekten gittikten sonraki ilk 2-3 gün oldu. İlk başlarda beni hiç aramıyordu sürekli Gökhan'ı arıyordu bazen kırıldığım oluyordu  yalan değil ama sürekli Gökhan'la selam gönderiyordu bana sonradan anlattıki numaraları yazdığı kağıdı kaybetmiş.Gökhan numaramı verdikten sonra 2 kere konuştuk ama en az 3 kerede ya dersteyken aradı yada uyurken aramış. Neyse ki insan alışıyor bir zaman sonra, Tugay gittikten sonra Gökhan'la kaldık, her gün beraberdik ve ilk zamanlar Tugay'ın yokluğunu hissediyorduk belkide halada hissediyorduruz. Tugay olsa şöyle yapardık Tugay olsa böyle yapardık dediğimiz çok oldu ama itiraf etmeliyiz ki kardeşim sensiz biz Gökhan'la dominostan pizza yedik, belki diyebilirsin bu gayet normal birşey diye ama Gökhan hayatında ilk defa yedi ve o yedikten sonra Yahyakaptan'da nasıl koştuğumuzu bağırarak "biz pizza yedik dominostan" diyerek bi biz biliyoruz birde yoldan geçen arabalardaki insanlar neyseki böyle böyle zaman geçti ve sen geldin. İlk geldiği gün seni Kipa'ya götürdük ve hesapları o ödedi.Asker parası yenmez diyorlar ama kardeşim hakkını helal et 52 TL kitledik sana :))

Tugay bu sabah gitti geri Çanakkale'ye.Atış yaptığında attığı mermilerin kovanlarını toplamışta geldi tekini hemen aldım onu saklıyacağım ve Rabbim izin verirse düğününde geri hediye edicem ona. Uyuyordur şuan bu yazıyı belki okuyamıyacak ama ne bileyim insan hani yazdıkça rahatlıyor diyorlar ya gerçekten öyleymiş ben bunu anladım.Şafak 336 olması gerekiyor daha çok var askerliğine ama en azından belki ustabirliğinde telefon götürürde rahat rahat konuşuruz tek umudum bu.

ÇANAKKALE 116NCI JANDARMA ALAY KOMUTANLIĞI TUGAY AKÇAKAYA.